gelecek mevzuu; loading...

1 Şubat 2012

tornet: küçük ustaların patentsiz buluşu

"...Oraya gelirsem kafanızda kırarım o tahtalarınızı, gidin kendi kapınızın önünde sürün!"

  Tornetten bahsedecem bugün, yok lan torrent değil tornet, yani diğer adı bilyalı. Bu mühendislik harikasını bilenler;yani, kendi tornetini yapıp yokuştan deli gibi inerken kafasını gözünü en az bi kez yaranlar muhtemelen oturup ağlayacaklar ben konuştukça, yok eğer bunu bilmeyenler varsa (ki evet, kamuoyu yoklaması çektim, bilmeyen çok var) onlarda diyecekler; "Bizimde akülü arabamız vardı yani ne olmuş?" (iç ses; vayyy amk, bizimkide çocuklukmuymuş!)

  Hani hep 90’lar 90’lar diye kafasını sikeriz ya milletin, 90’ları doya doya yaşamanın bir şans olduğuna inanırız falan; bu oyuncağın olayı çok farklı lan, nice 90’larda çocuk olan elemanlar bilmiyor bunu. Ve daha ilginç olan ne biliyonuz mu? Babam ve benim ikimizinde çocukluğuna dair ortak bir duygu var; bu duygunun adı bilyalı. Evet, kısacası kendi tornetini yapan ve 90'lara doymuş elemanlar bir defa daha sevinebilir ki, onlar aynı zamanda 80’lere ve hatta 70’lere ait çocukluk duygusundan bir avuç olsun koklamış gibiler.

Vatevır;

 Bilyalıyı ele alacaz dedik demi, heh. Yarın bi gün çocukluğuna inmek isteyen bi eleman biraz sağı solu arayıp, yolu bu sayfaya düşerse onunda işine yarasın diye, torneti şu başlıklar altında inceleyerek enine boyuna ele alacaz;

* Techizat ve Tedarik
* Yapımı
* Keyfi
* Organizasyonları
* Tornetin Komşuluk İlişkilerine Etkisi
* Tornetle Hatun Kaldırma
* Postmodern Çağda Tornetin Etkileri

falan filan, başlayalım;

Techizat ve Tedarik;

  Öncelikle ilerde makine mühendisliği okumasına kesin gözüyle bakılan bir eleman görevlendirilir ve tornetin bir projesinin çıkarılması istenirdi. ehehe. Yok böyle bişey. 3 rulman buldummuydu koşturursun tahta kalas aramaya.
 
 Rulman da ne ola? Rulman, makina sanayinde  kullanılan, işleyişine göre 4-5 farklı çeşidi olan bilyalı bi dönergeç. Şu yandaki resimdeki gibi işte. Bunların çapı çok büyük olanıda var, (kafam kadar) çapı serçe parmağım kadar olan minik ufak şirin olanlarıda. Bizim kullandıklarımız galiba oynak rulman dediklerindendi, içide dışıda oynayan cinsten falan.

 Diyon şimdi; "el kadar bebe nerden bulacak amk onu?" Lan hani sapan yapmak için eczaneden serum lastiği isterdikya, ve alırdıkta. Eczacı bilmiyomuydu amk. vereceği serumla sapan yapacağımızı? Biliyodu. Burda da aynı mesele var biraz. Biz rulmanı gidipte sanayi bölgesinde arayıp bulup almazdık ama şöyle olurdu; kendiside bu tornet yolunda çok kafa yarmış bir büyük, rulmanları alır alır getirirdi. Bende nasıl olduğunu anlamıyodum ama mesela bizim evdende 3 – 4 tane çıkmıştı bunlardan. Hele birde bu arkadaşlar arasında babası-dayısı sanayide çalışanlar varsa offf diyorum off. Gün olurdu jant kapağı kadar rulmanlarla çıkıp gelirlerdi.

 Ne kaldıki başka rulmanı bulduktan sonra? Tahta tabii ki; şöyle 1 metre boyunda 30-40 cm eninde olursa enfes olur. 8 10 tanede çivi, çivileri çakmak için çekiç mekiç. Aks yapacaz ya bide; yine uzun tahtalara ihtiyacımız var gövdenin altına çakmak için.

  Lan bi dk. rulman falan dedikya, amacı dışında kullananlarda olmuştu bunu vakti zamanında;


mastürbasyona elverişli bişey değildir bu rulman, aman deyim.

Yapımı;

 Şimdi her bebenin bir tornet yapışı vardır demi? Bende kendi tornetimi anlatacam o yüzden. En bilindik tornet modelleri; 2 + 2 rulmandan oluşan tornetler ve 2 + 1 lik tornetler. Ama sen istersen mahalledeki tüm kızlar bana baksın, komşunun oğlu kıskansın, tüm mahalle gürültü yaptığım için beni kovalasın falan diye, 7 rulmanlı 4 akslı bi tornet yapıp işin amına koyabilirsin yani. Ben akstan iple tutulan (bir nevi atın gemliğini düşünün) tornetten hiç yapmadım , zaten o ne öyle amk. entel torneti gibi. elle ayakla bütünleşmeli tornet dediğin, o yüzden ayakla yön verecez biz tornetimize.

Neyse;

 2 + 2 lik tornet; rulmanların  2 si arka 2 si yön verici  aksta olmak üzere önde olan tornettir. Ben bu rulmanlardan arkadakilerin ufak olmasından yanayım öyle bi imkan varsa, yoksa  fark yapmaz pek.

 2 +1 lik tornet; rulmanların 2 si arkada 1 i yön veren aksta olmak üzere öndedir. Yine öndeki rulmanın mümkünse arkadakilerden büyük olması hem estetik, hemide bilimsel açıdan çok şey katar tornetimize.

 Her iki tornette bu rulman sayılarına göre, 30-40 cm lik eni olan, ve 90-100 cm boylu bir  tahta tercih edilmeli. Rulman aksları içinse öndeki oynak olacak şekilde ayakların en güzel rahat edeceği boyda seçilmelidir. Arkadaki aksların pek uzun olmaması lazım yarışlarda falan rakiplere takılmasın diye ama batman’in arabasından etkilenen arkadaşlardan çok enteresan tasarımlar çıkıyodu.

 Yapım böyle işte basit. Şimdi ben neyi tarif ettim onu çizdim, çok sikko oldu ama idare edin, inanın makinacı olsam falan solidworksde yapardım ama elektronikçiyim. Anca paintte çizerim böyle. Ehehe.


Tornet Keyfi;

 Torneten son indiğimden bu yana, neredeyse 15 sene olmuş. Şimdi düşünüyorumda; 15 senedir binmekten daha fazla keyif aldığım bişey oldu mu? diye. Cevap belli; yok hacor olmadı be.  Bunun keyfi sanırım birazda binmekten değilde, aracın yapım aşamasındaki imeceden kaynaklanıyor olabilir.

 Tasolarını çaldığın çocuk bir bakmışsın senin tornetini yapmaya yardıma gelmiş, aynı şekilde bir bakmışsın kendini mahallenin en uyuz kaptığı adamın tornetine yardım ederken bulmuşsun. Nitekim tornetin keyfi yalnızca yokuş aşağı binip, paldır küldür kayıp kafa yarmaktan gelmiyor.

Mesela şey var bide; torneti kafana göre süsleyebiliyosun, bu aşağıdaki resimde el frenli bi tornet görüyoruz;


 Arkadaş hayal gücünün sınırlarını zorlamış, gitmiş gerçek el freni sökmüş gelmiş takmış araca. Burdaki tornet benim anlatmaya çalıştığım tornet, yani ayaktan yön verilen. Dikkatle bakalım; öndeki rulman arkadakilerden büyük ve toplamda 5 rulman kullanılmış.

 Aynı şekilde süsleyim diyip bokunu çıkarıp arkasında plaka falan yazanıda olurdu.


Tornetli Organizasyonlar;

  Ulan tornetin ne organizasyonu olur demeyin. Tornet yarışları için biletler 1 hafta önceden biterdi. F1 pilotları kadar ciddi hazırlanılırdı bu yarışlara. Şöyle ilginç bişey vardı;  kimse finishi göremezdi ama yinede yarışmaya ısrarla devam edilirdi. Şu yandaki resimde özetledim bu yarış organizasyonunu;

1 numaralı araç:  muhtemelen bitiş çizgisine çok yaklaşacak fakat varamadan kontrolü kaybedip kafasını yaracak.

2 numaralı araç: yarış başlar başlamaz, aracın rot ayarlarını iyi yaptırmadığı için direk sağa doğru devam edecek, muhtemelen park halindeki bi aracın altına girecek.

3 numaralı araç: yarışmanın en sikko aracına sahip eleman buysa diyelim ki, yarışında galibi muhtemelen bu eleman olur bitişi görebilirse. %90 ihtimalle oda aracın kontrolünü kaybedecek, 2 numaradan farklı olarak o sola doğru kayacaktır.

* Hiçbir zaman kazananın çıkmadığı bu tornet yarışları her zaman böyle sonlanmıştır.

Tornetin Komşuluk ilişkilerine Etkisi;

 Bebelerin 3 4 tekerlekli eğlencesinin komşuluğa ne gibi bi etkisi olabilir, diye düşünmemek lazım. O, 3-4 tekerli oyuncak yokuşun başından salındımı, her 3 metre başına 1 adet;
 
- hastamız vaaaaaaar!

Çığlığı yükselirdi. Dışarı çıkıp, "sen kimin oğlusun-kızısın?" diye soranlar,

- oraya gelirsem kafanda kırarım o tahtayı! Diye tehditler savuranlar vs. çok olurdu.

 Benim başıma pek gelmedi ama, bu lüzumsuz hıyarlar üşenmeden o tornet sahibinin evine gidip anasına babasına çok şikayet ettiği olmuştur. Ulan şimdi farkettimki bu rahatsız olan hırbo komşuların çocuklarıda eline iş yakışmayan, tornetten mornetten bi sik anlamayan elemanlardı. Bence tesadüf falan değil bu.

Tornetle Hatun Kaldırma;

 Hatunlarında aklı sonradan çalışmaya başladı. Şimdilerde arabalı eleman arayan hatunlar ufacıkken mahallenin en güzel tornetli elemanına değil, en yakışıklısına bakardı. Mantalite çok değişti çoook.

Erkekler arasında bi yarış vardı tabii en iddialı tornet kimin gibisinden ama bu tornetler hatunlar nazarında pek seksual seçim kıstası olmadı. Şimdi dönüp bakınca gerçekten tuhaf geliyo tabii.

Postmodern Çağda Tornetin Etkileri;

* Hani hep bi muhabbet vardır ya, F1 yarışları Türkiye'de düzenlenmeye başladığında sık sık duymuştuk;

Neden bir Türk F1 de yok?

 Benim umudum vardı aslında lan, bu tornetçi nesilden en az 1 kişi,  benim hesaplarıma göre; rabbinin sür yaa kulum! demesiyle F1 e kadar ilerlemiş olması gerekiyordu. Ama görünen durum çok farklı. Kendi araçlarını kendi yapan ve aynı zamanda her biri usta bir pilot olan bu nesilden F1ci çıkmamışsa, bundan sonrada çıkacağını pek sanmıyorum. 

 * Ben tamamen ortadan kalkmıştır falan diyodum bu bilyalı mevzuu, hala yapılan yerler falan varmış ne güzel. Bizimki eğlenceydi falandı ama bunu pazarda yük taşımak için kullananlarda olurdu, hala oluyomuş azda olsa.

* Scooter falan çıktı bide biz ufakken, ulan içimde bir damla istek-merak oluşmadı bu merete, hiç lafını yapmadım "baba bana bi scooter alak mı?" diye. Nedenini tahmin ediyorum aslında; zaten scooterı da yapan-çizen-düşünen bizlerdik. 

 Neyse; eğer olurda okul biterde evlenirsem falan; oğlumla oturup 2 tornet yapıp yarışmadan şu dünyadan göçmek istemiyorum lan. O çocuk yaşta; mühendislik becerisinin, yaratıcılığın,  yardımlaşmanın, eğlencenin, yarışın ve fairplayin bu kadar öne çıktığı başka bir uğraşa henüz rastlamadım.

Aldım gıdınızdan....

Picture retrieved from;
camliyayla33.com, itusozluk.com, uludagsozluk.com, gscimbom.com, nizip.com, nedesem.com.